Veli;
‐” Fevzi Abi, dinlendim biraz. Gün iyice açmadan, bir köye gidip geleyim. İçme suyu ve erzak alır dönerim. Gün boyu burada bekleyeceğiz zaten, yatmaya bol bol vaktimiz olur.”
Dedikten sonra, kimsenin görmeyeceği ters taraftan, tepeden inerek, köyün arka tarafına gelir ve eve geçer. Anası ayaktadır, ‘nerdesin oğlum’ diye soracağı gelir ama tartışmaya neden olmamak için vazgeçer. Veli, zahre odasına geçer, gerektiği kadar, ekmek, sebze, peynir, yoğurt ve bir bidonda su doldurur kuyudan. Erzak ve suyunu alarak geldiği yoldan, gerisin geri Kurt deliğine kimseye görünmeden varır. Dünden bu yana kimse kendisini arayıp sormamış. Sorsalardı, anası mutlaka söylerdi. Bu iyiydi. Ortadan kaybolmasını birilerinin kurcalaması hiçte isteyeceği bir şey olmazdı. Mağaranın kapısına geldiğinde, Kadir, Fevzi’nin yerine nöbete başlamıştı. Selamlaşır ve Kadir’e;
“‐ güneş nazlanıyor geceye,
ama gece bu,
naza gelmez,
‘çeker gider’.
Nazı da aldatıcıdır güneşin,
birden aydınlatıverir ortalığı,
geceyi ararcasına!!
Hadi içeri gir, birşeyler atıştıralım.”
.Dünden bu yana bir şey yememişler, ama akıllarına hiç açlık gelmemişti. Velinin elindeki ekmek ve erzakı görünce, birden mideler isyan edercesine kazınmaya başlamış, dördü de birden, sofranın biran önce hazırlanması için birbirleriyle yarışırlar. Karınları bir güzel doymuş, yedikleri yemek, karın bölgelerini, gözle görülür iriliğe kavuşturmuştu!!
Fevzi;
“‐bir de demli çay olsaydı ne güzel olurdu be….” der,
Veli başını öne eğerek;
‐”abi ateş yakmamız doğru bir hareket olmaz. Ama bak yoğurt getirdim, şimdi bir ayran yapar, hem uykumuzu getirir, hem dinlendirir”, ve ayranı hazırlamaya koyulur. Bol köpüklü ayran çok iyi gelmiştir hepsine.
Veli;
“‐akşama çok var, uyumazsak vakit geçmez. Nöbet tutmakta bir işe yaramaz aksine, farkedilmemize neden olabilir.” Der ve tekrar çoban döşeğine uzanır, içinden; ‘sanki kaçan, saklanan benim. Ben daha çok heyecanlıyım. Adamlar pikniğe gelmiş gibiler ve çok ta korkusuzlar.
Ne, soğuk soğuk terlediklerini,
ne konuşurken yutkunduklarını,
ne de telaşlandıklarını görmedim.
Bu yönüyle de; daha önce mayından geçirdikleri kimselere benzemiyorlardı.’
.Veli dalmıştır uykuya, ara ara gözünü açarak içeriye göz atar. Fevzi ile Kadir aralarında konuşuyorlar, Celal ise uyumaktaydı, tekrar başını ‘yastığa’ kor ve uyur. Bir daha uyandığında ise; artık daha fazla uyuyamacağını anlar ve oturur, misafirlerin hepsi de uyanık yine konuşmaktalar. Bir müddet konuşulanları dinler, soru sormadan merakını gidermeye, anlamaya çalışır, ne mümkün. Misafirler aralarında konuştukça, daha da anlaşılamaz bir hal alır konuşmalar, Veli’nin merakı daha da artar. Söze girer;
‐”sizler şimdi Filistine gidip ne yapacaksınız?
Orda mı kalacaksınız?
Akrabanız var mı orda?”
Diyerek soruları peşpeşe sıralar.
Fevzi gülümseyerek;
‐”orda akrabamız yok ama, ‘anadan‐babadan’ ayrı, çok kardeşimiz var. Sende öyle bir kardeşimizsin, yoksa bizim için niye riske giresin ki? Orda kalmayacağız, eğitim alıp geri döneceğiz.”
Veli;
‐”bir sorum daha olacak size. Konuşmalarınızdan, çalışmayan kişiler olduğunuzu anladım. Gerek buraya gelene kadar ve burdan sonrası için de size çok para lazım olacak. Nerden buluyorsunuz parayı? Bakın bizlere, bir yöymiye için mayından geçiyoruz.”
Fevzi;
‐”bak mayından bizde geçeceğiz, sizlerden daha ‘rahat’ değiliz. Para konusuna gelince; sen çok zeki birisisin. Biraz düşünürsen, bulabilirsin, bulamazsan da, karşıya geçtikten sonra bizden ayrılırken cevabını veririm”. Veli bir daha da soru sormaz ama, sorduğu sorunun cevabını kafasında aramaya başlar!!
*******
.Hava iyice kararmaya başlamış, Veli devriye yolunu gözetler, devriyelerin hızı düşmüştür, aralıklı geçtiklerini farkeder ve kafilesine;
‐”hazırlıklı olun, gece yarısından önce geçmeye çalışacağız. ‘Haydi’ dediğim anda, bayır aşağı, tel örgüye hep birlikte koşacağız. Devriye ve projektör ışıkları yaklaşınca, yere yatın ve hareketsiz kalın. En fazla üç hamlede tel örgüye varırız. Telleri geçersek, peşimizden gelmezler.” Herkes hazır ve Veli’nin işaretini bekler, bir durumdayken;
Veli; “haydi” der ve hep birlikte bayırdan inmeye başlamışlardır. Sağ taraflarından gelen devriye ışıklarına görünmemek için bir kez yere yatarlar. İkinci hamlede tel örgünün önüne varmışlardır. Veli teli keserek, mayınlı araziye sızarlar. Hızlı bir şekilde farkedilmeden karşıya geçerler. Vakit çok erkendir, geceyi Oso’nun evinde geçirmek için, kapısına varırlar. Kapıyı çalar, Oso şeytan görmüş gibi baş parmağını ağzına götürür, parmağıyla üst damağını yiterek kafasını geriye esnetir.
‐”Hayrola, geleceğinizden haberim yok, noldu ki?”
Veli;
‐”eğer evin sınırın dibindeyse, sürprizlere de hazır olacaksın. Korkma bu sefer ki başka. Bu arkadaşları Rakka’ya akrabalarına götürecem, hayırlı bir işleri var onun için burdalar. Bu gece misafiriz sana, sabahta bizi arabanla Rakka’ya bırakırsın. Sen şimdi bize yiyecek birşey hazırla ve bir çay koy, çayı da bizim usulle* demle”. Oso hemen, yemek ve çay için işe koyulur. Veli misafirleri kuyunun başına götürür, ellerini ve yüzlerini yıkamaları için. Misafirlerine bir daha dikkatlice bakar, yine çok sakindirler. Sanki korkularının hepsini kendilerinden önce Oso’ya göndermişlerdi!!
Onlar’ın yerine Oso korkmuştu!! Yemeklerini yer ve içtikleri kaçak çay, kendilerine gelmelerini sağlamıştı. Serilen yataklara uzanır, rahat bir uyku çeker hepsi.
******
.Sabah, gün yeni yeni ışımaya başlamıştır. Veli Oso’ya cipi hazırlatır ve yanına para almasını da tembihlerken; “Rakka’da hesaplı bir mal görürsek alırız, kısa günün kârı olur.” Cip hazırdır ve cipe binerek, Rakka’ya hareket ederler. Rakka’da Oso’nun yardımıyla misafirler, ellerindeki adrese varır, kendilerini alacak adamla buluşurlar. Veda anında, Veli hepsine tek tek, uzun uzun sarılır, Oso’ya da dönerek yanına aldığı parayı ister. Oso’nun uzattığı paranın bir kısmını alır, cebinden çıkardığı paraya ekler ve Feyziye uzatır, ağlamaklı bir sesle de;
‐”bu da benden, çorbada benim de tuzum olsun.” der.
Fevzi gücendirmemek için parayı alır ve;
‐”parayı nerden buluyorsunuz diye sormuştun ya. Sağolsunlar, bize inananlar, hiç bir yardımı esirgemiyorlar! Senin gibi!!”
*******
.Veli Oso’ya;
‐”cipi çalıştır eve dönüyoruz.” der.
Oso;
‐”yanıma çok para aldım, alışveriş için çarşıya gitmeyecek miyiz?” diye sorar.
Veli;
‐”siparişi ve peşinatı verdik:
ÖZGÜRLÜK ve ADALET!!……….”
******
Not:
*Suriye’de çay demleme; çaydanlığa çay, su ve şeker birlikte konarak pişirilir. Bizdeki gibi çaydanlık ve demlik ayrı ayrı değildir.
******
…….DEVAM EDECEK……
GENEL
39 dakika önceGENEL
1 saat önceGENEL
5 saat önceGENEL
5 saat önceGENEL
6 saat önceGENEL
1 gün önceGENEL
1 gün önceVeri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.