‘1960’lardan 1990’lara çocuk koruma mantalitesi değişti’
İki oturumdan oluşan çevrimiçi konferansın ilk oturumunun moderatörlüğünü İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Milletlerarası Özel Hukuk Kürsüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Kerem Giray gerçekleştirdi. Oturumda Lahey Milletlerarası Özel Hukuk Konferansı Temsilcisi Raquel Salinas Peixoto, “1996 Tarihli Çocukların Korunmasına İlişkin Lahey Sözleşmesi: Ana Hatlar, 25 Yılın Sonunda Zorluklar ve Fırsatlar” başlığı altında bir konuşma yaptı.
Peixoto, 1996 tarihli Lahey Sözleşmesi’nin genel özelliklerine ve kapsamına değindiği konuşmasında “1961 tarihli Lahey sözleşmesi 1996 yılında BM Çocuk Hakları Normları’nı da kapsayacak şekilde güncellendi ve sözleşme yeni bir seviyeye ulaştı. Bu güncelleme çok daha sofistike bir sistem getirdi. Yargı yetkisinin belirlenmesi, mutad mesken kavramını getirmesi ve bazı istisnaları çok iyi tanımlaması ile sözleşme çocukların korumasında çok önemli bir boyuta sahip oldu. Sözleşme ile 1960’lardan 1990’lara kadar çocuk koruma mantalitesinin değiştiğini görüyorsunuz. Sözleşmede çocuğun yüksek yararı gözetiliyor. Sözleşmeye 54 taraf ülkenin dahil olması ile iyi bir ağ oluşmuş durumda. Sözleşme, velayet, bakım, koruma ve çocuğun mallarının korunmasına kadar geniş yelpazede koruma tedbirleri getiriyor ve 18 yaşına kadar tüm çocukları kapsıyor. Hem idari hem de yargı makamlarına yetki veriyor. Sözleşme, taraf ülkeler açısından yol gösterici nitelikte olduğundan daha fazla akit ve taraf ülke gerekiyor” dedi.
“Sözleşmenin Temel Kavramları, Merkezi Makamların Görev ve İşlevleri” konusunda sunum yapan Almanya Federal Adalet Dairesi’nden Christian Höhn, Almanya’nın sözleşmeyle ilgili görüşlerini paylaşarak, temel uygulamaları anlattı. Höhn, “Sözleşme, Almanya’da 2011’den beri yürürlükte bulunuyor. Temel konseptler ise ‘karşılıklı güven’, ‘yargı yetkisi’, ‘geçerli yasa’, ‘tanıma ilkeleri’. Sözleşme aile hukuku kapsamında, fakat velayet, aile sorumluluğu ve çocuk korumaya odaklanıyor. Finansal konular ele alınmıyor. Velayet sorumluluğu ve tedbir konusunda ise farklılıklar bulunuyor. Velayet sorumluluğunda kişisel bir yaklaşım söz konusu oluyor, tedbirde ise müdahale oluyor. Yani usule ait bir uygulama olarak yargı yetkisini de ele alıyor. Sözleşmenin 30. Maddesi ise, bu sorumlulukların ne olduğunu gösteriyor. Sözleşme ile merkezi makam ve yerel makam arasında bilgi istenebiliyor. Almanya’da bu konuda özel kanunlar ve özel yetkili mahkemeler bulunuyor” dedi.
‘Sözleşme sayesinde sınır ötesi işbirlikleri ön plana çıkıyor’
İsviçre Merkezi Makam Eş Başkanı, Milletlerarası Özel Hukuk Birimi’nden Joëlle Schickel-Küng ise İsviçre’deki uygulamaları anlattı. 4 madde olarak “uygulayıcı”, “veraset”, “acil durum tedbirleri” ve “sınır ötesi yerleştirmeler” konularına değinen Küng, İsviçre’nin 26 kantonal merkezi makamının, federal merkezi makamla birlikte koordinasyon, destek gibi görevler üstlendiğini belirtti. Küng, “Örneğin 32. Madde kapsamında çocukla ilgili sosyal raporlama hazırlıyoruz. Raporları ayrıca bir başka ülkedeki meslektaşlarımıza iletiyoruz. 33. Madde kapsamında ise sınır ötesi yerleştirmelerde diğer ülke mahkemeleri ile iletişime geçerek bilgi alışverişi yapıyoruz. Sözleşme sayesinde sınır ötesi işbirliği çok fazla ön plana çıkıyor” dedi.
Emekli Hâkim İzzet Doğan’ın moderatörlüğünde gerçekleşen ikinci oturumda “Sözleşmeye Uygun Mahkemelerin Yetkisi” başlıklı bir konuşma yapan Birleşik Krallık Temyiz Mahkemesi Hâkimi Lord Justice Andrew Moylan ise sözleşmenin sağladığı sınır ötesi işbirliğine değindi. Moylan, “Sözleşme sınır ötesi ihtilaflar konusunda tek bir yol belirliyor. Pratik ve etkili adalet uygulamasını mümkün kılıyor ve ailelere yardımcı oluyor. Adaletin tecelli etmesini sağlıyor ve çocukların yargı yetkisinde korunmasına odaklanıyor” dedi.
“Sözleşme Uyarınca Tanıma-Tenfiz ve Sözleşmenin Sağladığı Kolaylıklar” konu başlığında konuşan Avukat Carolina Marín Pedreño ise “Sözleşme, yargı yetkisi, işbirliği, tanıma ve tenfiz hakları sayesinde her türlü koruma tedbirinin kanunen tanınmasına hükmediyor. Bu sayede ortak bir temel belirleniyor. Uluslararası bir dava söz konusuysa çocuğa dinlenme hakkı sağlayarak çocuğun yüksek yararı gözetiliyor” dedi.
“Sözleşme Kapsamında Uygulanacak Hukuk ve Tecrübeler” başlığı altında konuşan Almanya Aile Mahkemesi’nden Hâkim Dr. Joanna Guttzeit ise, sözleşme kapsamında hangi mahkeme ve hangi hukukun uygulanacağının belirlenmesinin önemine değindi. Guttzeit, “Sözleşmede yer alan 15-22. Maddelerde koruma tedbirleri ile çabuk ve etkili koruma sağlanması, 16. Maddedeki velayet sorumluluğu, 21. Maddedeki milletlerarası özel hukuk kanunları bize bir sistematik sunuyor. ‘Lahey Hakimler Ağı’ da bu tür uzlaşma çözümleri için var” dedi.