DOLAR 34,5467 0.18%
EURO 36,0147 -0.62%
ALTIN 3.005,411,48
BITCOIN 3366702-1.4803%
Şanlıurfa
11°

ORTA ŞİDDETLİ YAĞMUR

  • Halkın Sesi
  • Halkın Sesi
  • Halkın Sesi
  • Halkın Sesi
  • Halkın Sesi
  • Halkın Sesi
  • Halkın Sesi
Zer Hukuk
Zer Hukuk
BİR KAN DAVASI HİKAYESİ…2

BİR KAN DAVASI HİKAYESİ…2

ABONE OL
25 Şubat 2023 16:55
BİR KAN DAVASI HİKAYESİ…2
0

BEĞENDİM

ABONE OL
……GULÉ KADIN……
Gulé sesini yettiremediği Şehmusun gidişini gözleriyle izler. Gözleri Şehmus’un olduğu noktayı geçerek uzaklara, çok uzaklara kayar. Gözleri, köye gelin geldiği günlere götürür Gulé’yi. Baba evinden alındığında ki yaşını hatırlamıyordu. Birileri gelmişti, babasıyla konuşuyorlardı. Babasının; “önü akşam, bu gece yatın, yarın Guléyi de alır gidersiniz”, dediğini duymuştu. Soramadı babasına, “nereye götürecekler” diye. Anasının yokluğunu daha da derinden hissetti. Sabahleyin babası, “bohçanı hazırla gidiyorsun”, dedi. Yine sormadı nereye diye. İçeri geçti, bilinçsizce bohçaları karıştırdı. Eline gelen birkaç giysi parçasını bir beze sararak, koltuğunun altına sıkıştırmış bir vaziyette baba evinin kapısında belirdi.
Babası elleriyle Gule’nin omuzundan tutarak kendine çekti ve kulağına;
“‐güle güle kızım…yolun, bahtın açık olsun…utandırma beni…bir ay sonra seni görmeye geleceğim.”, dedikten sonra yana çekilerek, Gulé’nin bekleyenlere katılmasını işaret etti.
Gulé’den, hiç provasını yapmadığı bir oyunda, oynayacağı rolü hatasız yapması istenmişti. Bunu başarabilir miyim diye kendine sordu. “Evet, başarabilirim. Ruhumu burada, baba evinde bırakırsam başarabilirim. Ruhsuz, duygusuz olmalıyım ki; beni istedikleri gibi yontabilsinler. Ruhumu, duygularımı bir kenara bırakırsam, kimsenin beni yontmasına da gerek yok. Tam da istedikleri gibi biri olurum.”
Gözü yaşlı ruhunu geride, baba evinde bırakmıştı. Ne kadar yürüdü, ne kadar yol geldi farkında değildi. Acıkmamıştı, susamamıştı, yorulmamıştı. Ne olacağı, neyle karşılacağı umurunda değildi. Adeta koltuğunun altında tuttuğu bohçanın kenarından kayarak dışarı çıkmış ve yerde sürünen kumaş gibiydi.
“Gelincilik yapmalıyım*” dedi Gulé kendi kendine. “Komşumuza gelin gelen Dılbirin Gelin gibi yapmalıyım” dedi. Dılbirin’in, gelin geldiğinden bu yana kimseyle konuştuğunu, kimseninde Dılbirin’le konuştuğunu görmemişti. Dam’larının arkasında uzayan otları temizlemeye gittiğinde, Dılbirin’in de ot temizlemek için orada olduğunu görür ve sorar;
“‐Dılbirin, sen hiç konuşmaz mısın, yoksa lâl mısın.”
Dılbirin önce etrafına bakarak başka kimsenin olmadığına kanaat getirince;
“‐Hayır, lâl değilim. Lâkin gelin geldiğim evde konuşmam ayıptır. Bana birşey sordukları zaman, gözlerine bakarak sesli cevap vermem de ayıptır. Sorulana cevabım olumlu ise; başımı aşağı-yukarı sallayarak, olumsuz ise; sağa-sola sallayarak cevaplarım.”, dedi.
Gulé;
“‐bir ömür böyle geçer mi, Ben de gelin gittiğim evde böylemi yapacam?”
Dılbirin;
“‐evet, töremiz böyle. Sen de gittiğin evde böyle yapacaksın. Ya bir çocuğun olana kadar, ya da eve yeni bir gelin gelene kadar böyle yapacaksın.
Görmeyeceksin,
Duymayacaksın,
Konuşmayacaksın.”
O gün şaşkınlıkla dinlemişti Dılbirin’i. İyi ki de dinlemişti. Kendisi de yıllarca gelincilik yapmıştı gelin geldiği ev halkına. Kocası kendilerine yeni bir dam yapana, evini ayırana kadar. Artık içselleştirmişti, yeni evinde de kocası bir şey sormayana kadar konuşmaz, çoğu zaman da, başını aşağı-yukarı veya sağa-sola çevirerek cevap verirdi. Kocasını, askere aldıkları gün, ilk kez o gün adıyla hitap etmiş ve; “Cemal” demişti, “ne zaman döneceksin” diyebilmişti. Bu kez Cemal konuşamamıştı, cevap verememişti Gulé’ye. Başıyla çocukları göstermişti Cemal, gözleriyle konuşmuştu; “Onlara iyi bak”, “Onlar artık sana emanet, benden daha iyi bakacağına eminim” demişti.
Uzaklarda gezinen gözler, baba evine kadar gitmiş, orda bekleyen Gule’nin ruhunu da alıp gelmişti. Gulé canlandığını hissetti ve artık kendi oyununu oynayacaktı.
Şehmus Ağa’nın söylediklerine temkinli yaklaşan Gulé, teklifini reddetmeyi de göze alamaz ve Uso’yu, Sidar’la Diyarbakır’a göndermekten ve kervana katılmasından başka bir seçeneğinin kalmadığını anlar.
Hava kararırken Uso, kuzularını önüne katarak eve gelir ve ağıla koyar. Ocağa koyduğu kazanın altını yakmakla meşgul olan Gulé;
“‐Uso, bak su ısıttım yıkanman için. Ben sofrayı hazırlayana kadar yıkan ve içeri gel, söyleyeceklerim var.”
Uso, anasının ses tonundan hoşnut olmadığı bir karar verdiğini anlar ve kendi kendine; “kuzuları mı sattı acaba” diye içinden geçirir.
Uso, sofrada en sevdiği yemek olan kömeçli* bulgur pilavı ve ayran çorbasını görünce, anasının iyi şeyler konuşmayacağını sezinler ve iştahı kaçar. Soru sormadan, renk vermeden, yemeği yemek için kendini zorlar ama lokmaların boğazına düğümlenmesini de önleyemez. Sofradan çekilerek;
“‐Ana…söyleceklerim var demiştin…hayırdır…hele bir anlat…”
Gulé olan biteni anlatır ve;
“‐yarın Sidar’la, Diyarbakır’a gidiyorsun. Orada, Şehmus’un oğullarının yanında çalışacaksın. Seni kervanın çalışanlarına katacaklar.”
Uso anasına, ya işi beğenmezsem diyecek oldu ama demedi, diyemedi. Hiçbir zaman Şehmus’a güvenmeyen anasının kendisini köyden uzaklaştırmak istediğini anlamıştı.
*******************
Not;
Gelincilik yapmak: Kürtçe’de, “bukı-i dıke” diye bir deyim vardır. Yeni gelinler, kimseye karşı konuşmaz ve yapılacak ev işleri için hep hazır ve nazır bir şekilde beklerler. Ev halkıyla sofraya oturmazlar. Yemek yediklerini bile kimse görmez. Herkesten önce uyanır, herkesten sonra uyurlar.
Bu deyimin yerine, “gelincilik yapmak” deyimini kullandım. Başka da bir kelime bulamadım, artık ne kadar karşıladıysa.
Kömeç: ebegümeci.
******************
……DEVAM EDECEK……

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP