DOLAR 34,4981 0.05%
EURO 36,4278 0.2%
ALTIN 2.958,950,82
BITCOIN 33182431.46595%
Şanlıurfa
13°

PARÇALI BULUTLU

  • Halkın Sesi
  • Halkın Sesi
  • Halkın Sesi
  • Halkın Sesi
  • Halkın Sesi
  • Halkın Sesi
  • Halkın Sesi
Zer Hukuk
Zer Hukuk
KEBYE  21 MURAT

KEBYE 21 MURAT

ABONE OL
4 Mart 2024 14:16
KEBYE  21 MURAT
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Çardağın önünde oturan Hüsen, fırata hetiyesini sallamış, uzun süre hetiyenin ucunda herhangi bir gerginlik hissetmeyince, yanındaki yılgının dalına ucunu bağlar ve tütün kesesini çıkarır. Bir cığara sarar, arkasından gelen hışırtıya döner, oğlu Bekir’i görür ve seslenir;
“‐oğlum gel, ben cığaramı içene kadar hetiyeye bah. Birkaç tene şabut tuttum, ama çok büyük bir balıh, vurup vurup, kaçiy. Zannediyim ferk yavrusudur. Hele sende rızkını dene. Belki sene gelir.”
Bekir, hemen hetiyeyi dolanmış daldan çözer ve ileri, geri hareket ettirerek, çangala takılmış yemin etrafındaki balıkların dikkatini çekmeye çalışır. Birkaç kez bu hareketi tekrarlar ve yemi kontrol etmek için, hetiyeyi kendine doğru hızlıca çeker. Sudan çıkardığı çangalın ucundaki yemi kontrol eder ve bir daha fırata sallar. Hemen atmıştı ki, balık yeme gelmiş hetiyeyi titretiyordu. Hafif çeker, bırakır, ikinci çekişte balığın takıldığını anlar, büyüklüğünü tahmin etmeye çalışır. Hetiyeyi kontrollu gevşetir, çangalın ucundaki balık nerdeyse kendisini de suya çekecek bir kuvvetle, kurtulmaya çalışmaktadır. Bekir, takılan balığı, yormadan, sudan çıkaramayacağını anlar. Suya doğru; bir adım ileri, iki adım geri, bu hareketi tekrarlar. Babası Hüsen’de farketmiştir, balığın takıldığını;
“‐yukarıya, İbram’ın çardağına doğru çek. Hetiyeyi de yılgınlara dolaştırma, acele etme çekmek için. Bırak, iyice yorulup, takattan düşşün. Bir seferden çekmeye kalkarsan çangalı koparır, kaçar.”
Bekir epey uğraşır, sonunda iyice yorup çektiği balık; beş kiloluk bir cariye*dir. Çangalın ucundaki balık, hala zıplayıp kurtulmaya çalışır ama nafile.
Hüsen;
“‐sonraki gün köye taşınacah, bir daha balıh tutamazıh. Yarın komşuları da çağırır, bunu mangal yaparıh.”
Mangalı duyan Bekir;
“‐Xaco dezaya şimdiden söleyim ki, yarın yemek derdine düşmesin.” Der ve elindeki balığı bırakır, İbram’ın çardağına doğru gider. Xaco’ya seslenir;
“‐ Xaco deza,….. büyük bir balıh tuttum, yarın mangal yahacam, siz de, hemde hepiniz davetlisiniz. Sonra deme; felanın evde işi vardı.” Böyle demekle; Xaco’nun İso’yu getirmesini de garantiye almaya çalışıyordu.” Bunu duyan İso’nun yanakları kızarmış, gözaltından bakarak, anasının tepkisini ölçmeye çalışır. Xaco, Bekirin çağrısında ki hinliği anlamış;
“‐ne güzel olur, hele balıh ta şabut*sa; İso çok sever!”
“‐he…he… şabut var, cariye var, yılan balığı var, zurnacı da var.”
Daveti kabul ettirdiğine çok sevinen Bekir, balığı tuttuğu yere tekrar gelir, balıkları babasına gösterek;
“‐sen istersen bunları al git, ben birkaç tane daha balıh tutmaya çalışacam. Bakarsın yetmez balıhlar.”
Hüsen balıkları alarak çardağa yönelirken; Bekirin dudaklarından, bir türkünün nağmeleri dökülmektedir:

Hayatları değir mi şu gelen yar değil mi
Sakıplardan üç güzel biri Eşref değil mi

Aman Eşref canım Eşref uykudan uyardın beni
Kana boyadın beni
*
Gele mi yar gele mi yar yanıma gele mi
Seni sevdim seveli oldum yürek veremi

Aman Eşref canım Eşref uykudan uyardın beni
Kana boyadın beni
*
Hayatlarında durdum aradım yari buldum
Eğildim ki öpeyim yari uykuda buldum

Aman Eşref canım Eşref uykudan uyardın beni
Kana boyadın beni
*
Derleyen : Bedirhan Kırmızı
Yöre : Urfa.
Makam: Hüzzam.
.Kendisini bu kadar keyiflendiren, neşeli türkü çığırmasına neden olan İso’ya içinden teşekkür ederek;
“Eger seni üzersem, sonum; sevdiğini üzerek, fıratın gazabına uğrayan gencin akibeti gibi olsun.”, der.
Yüzme Bilmeyen Genç’in acıklı hikayesi aklına gelir Bekirin.
Vaktiyle, karşı kıyıdan bir genç, bu kıyıdaki bir kıza sevdalanmış. Sevdiğini görmesi için suyu geçmesi gerek. Yüzme bilmediğinden gelip, Fırata yalvarmış;
“‐bana yol ver, gidip sevdiğimi görmeme; MURAT* ol.”, demiş.
Fırat acımış gence;
“‐aşığın, halinden aşık anlar. Bende Dicle’ye aşığım. Dicle’me kavuşmak için dağları yardım, ovaları tepeledim, çölleri aştım. Sana yol veririm, muradını veririm, ama iki şartım var:
1‐sevdiğini üzmeyecek, kötü söz söylemeyeceksin,
2‐bundan böyle bana MURAT diyeceksiniz ki; muradınızı yerine getireyim.”
Genç çok sevinmiş ve sevdiği kızı her görmek istediğinde, fırat açılıp yol verir, sevdiğini görüp geri dönermiş. Son gidişinde, kızın yüzüne iyice bakar ve kör olduğunu farkeder, kıza; “senin gözün kör mü?”, diye sorar. Kız bu söze çok üzülür. Delikanlının fıratla yaptığı anlaşmayı bilen kız, sevdiğine; “sakın suya girme, fırat affetmez.” Genç, gerisin geri fırata girer ve azgın sularda kaybolur……
******
.Hava iyice kararmış, ay ışığıyla, ortalığı aydınlatmaya çalışıyordu. Yakamozlar, fıratın üstünde dansa tutuşmuş, bütün sevdalıları davet ediyorlardı. Şansına iki balık daha tutmuş ve ikisi de İso’nun sevdiği şabuttu. Balıklarını alır çardağa gider; ‘yemeğimi, yer yemez, uyuyup sabah şehre berbere de giderim.’, diye içinden geçirir.
.Sabah erkenden uyanan Bekir, şehrin yolunu tutar. Ciğerci Mamoş’a varır, karnını doyurur, Berber Çilo’nun yolunu tutar. Berbere;
“‐abi, son moda neyse, saçımı ondan yap. Öyle asker traşı falan istemem. Birde saçı parlatan birşey var, ondan da sür.”
İçi içine sığmıyordur Bekir’in, ne de olsa sevdiği kız davetlisidir. Keşke babası da, bir “he” dese! Yine berbere sorar;
“‐abi saçımın devamlı parlak kalması için ne yapmalıyım? Bir arkadaşım demişti; ‘ben limon kabuğunu elime sıkıp, saçıma sürüyim’. Bende böyle yaparsam olur mu? Saçım bitlenmez mi?”
Berber, sevecen bir kızgınlıkla kaşlarını çatarak;
“‐bitlenirse, bitlensin len. Boşuna mı demişler; ‘Pire itte, bit yiğitte olur.’ Sevdiğin sene mi bahacah, bitlerine mi?”
Traşını bitiren Bekir, çarşıdan kendine ve İso’ya birer çift çorap alır. Bacısının İso’ya verdiği “kırık ayna” (3. bölüm) aklına gelir, yeni bir tane alıp, çardağın yolunu tutar. Çardağa vardığında gün öğlen olmuştur. Kendirleri alan tüccar, amele ve araç gönderip yükleme yapmaktadır. Kendir almaya gelenlerden biri, arkadaşıdır ve Bekir’i traşlı görünce;
“‐aynen Ediz Hun’un güneşte yanmışı gibisin. Kendir, iyi para ediy bu sene, hem başlık parasına, hem düğün alışverişine yeter, babanın alacağı hesab, ikisini de kurtarır. Yani, evlenmek için seneyi beklemeyecahsın.”
Bekir, konuşan arkadaşının anlayamıyacağı bir imayla;
“‐valla yetse de, yetmese de, seneyi beklemiyecağım. SENE BAŞInda sevdiğimle bereber olurum, inşallah!!”
*******
Not:
*MURAT; Fırat’a, halk dilinde söyleniş şeklidir.
Cariye; yayın balığının, halk ağzıyla söyleniş şeklidir.
*Şabut; sadece, Fırat ve Dicle’nin sularında yetişen bir balık cinsi olup, yahudiler tarafından kutsal kabul edilir. Yahudi inancına göre; Tanrı domuz etini yemelerini yasaklayınca, şabut balığını yemeleri için yaratır.
Bu bakış açısı, şabut balığının ekonomik değerini artıran bir faktördür.
Sadece burdan bile bakılınca, nasıl bir ekonomik değerin kıymetini bilemediğimize mi yanalım!!!
Bu endemik türü kaybedeceğimize mi yanalım!!!
Bu haliyle de, FIRAT bize; MURAT olmuş!!
Maalesef, yine anlayamamışız!!
*******
…….DEVAM EDECEK…….

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP