Sakin ve duman altı olmuş ‘neşeli’ eşekler ile kafile, mayın tarlasını geçer ve yükü, sahibine teslim edecekleri yere varmışlardır. Artık eşeklere ihtiyaç ta kalmamıştır.
Veli eşekler için; “sabaha kadar burda tutun ve sabah araziye salın” der.
İbram, Veli’ye yanaşarak;
“‐eşekleri satın alan bir tüccar varmış. Aldığı eşekleri Ege’de ki dağ köylerine gönderiyorlarmış. İstersen haber salalım, gelip alsınlar.”
Eşekleri satabilmek, yabana atılacak bir fikir değildi. İbram’ın söylediğini teyit etmek için, kafileyle gelen münferit kaçakçı Cello’ya dönerek işin aslını sorar;
“‐Cello bu İbram’ın söylediğinin doğruluğu var mı?”
Cello;
“‐valla ben de duydum. Eşekleri kamyonlara yükleyip, yükleyip götürüyorlar. Bizim Şevket’te Adana’ya duvar halılarını satmak için şoföre, kendisini de götürmesini istemişti. Kamyon yola çıktıktan sonra şoför Şevket’e; ‘orda söyleyemedim ama, kusura bakma, seni Antep’te indirecem. Benim Kayseri’de işim var, Maraş üstü gidecem’ demiş. Kimse birşey anlamadı.”
Veli’nin aklına, öğretmeninin anlattığı, üstündeki antika halıyı almak için eşeğe yüksek paralar ödeyen ama; “ben size eşeği sattım, halıyı değil” diyerek, halıyı vermeyen satıcı ve eşekle kalakalan turistlerin hikayeleri gelmişti. Gülümseyerek;
“‐Kayseri’de eşeklerin ne işi olabilir ki? Bu işte bir çapanoğlu var ama, neyseki bizim eşeklerin çulu yok. Cello, sen bu eşekleri alan tüccarı bul, bize gönder. İş bitiminde epey eşek birikir!! Veli, İbram’a dönerek;
“‐İbram buraya göz kulak ol, benim eve gitmem lazım. Şehirden gelenleri burda uyut, dinlensinler. Köyden gelenler ise, evlerine gidebilirler. Yarın ki geçiş için herkes yarın buluşma yerinde, eksiksiz hazır olsun.”
*****
.Eretesi sabah, Necat efendi, cipin arkasına; domates, salatalık, biber, balcan, karpuz, kavun ve hatırı sayılır miktarda patates yükleyerek bağ evine gelmiştir. İbram, diğerlerine gelen erzakı indirmelerini söylerken, kendisi de Necat efendiye çay ikram eder ve hoşgeldin eder.
Necat efendi;
“‐İbram, burdaki işiniz bitince, kebiye inişine kadar şehirdeki depoda kalacaksın. Orda dağıtım işlerine bakarsın. Kebiye inişi, hayırlı bir iş için kahveni içmeye geleceğiz. Artık sözümü yere düşürmezsin.”
İbram;
“‐Sözün benim için emirdir ağam. Yanlız, İso’yu amcası oğluna beşik kertmesi yapmışız. Sözümüzden dönmemiz bizim için; büyük sıkıntıdır, büyük utançtır. Sen bunu bizden daha iyi bilirsin.
Necat efendi;
“‐bu adetler eskidi ibram. Bir sürü aile bu adetlerden zarar gördü. Birçok kişi, mutsuz ve üzgün. Görmüyor musunuz?
Bunu görmeniz için daha kaç insanın, kaç ailenin canının yanması lazım. Mutlu olan, hoşnut kalan, ‘iyi ki bu adetle evlenmişim’ diyen bir allahın kulu göster, bende sana hak vereyim”
İbram;
“‐Akrabalık daha da pekişsin diye devam ettiriyoruz, bu adeti. Haklısın zarar da görüyoruz, başkaları da görüyor zararını. Ama bu adete, ‘ilk’ karşı çıkan olmak istemiyor kimse. Hele ben hiç olmak istemem, adım çıkmış dokuza inmez sekize. Beni hoşgör ağam.”
.Necat efendi, İbram’ı zor ikna edeceğini farkedince, bu konu üzerinde konuşmayı sürdürmenin anlamsızlığına karar verir ve konuyu değiştirir:
‐”Ben şimdi gidecem. Tarla alacağını duydum. Bir yardımım olacaksa esirgemem, çekinme. Hadi kolay gelsin” der ve cipine binerek yola koyulur.
.Beşik kertmesi; iki ailenin aralarındaki ilişkiyi daha da güçlendirmek için, birbirlerinin çok küçük kız ve erkek çocuklarını, bazen bebeklerini, hatta doğmamış ve doğacakları da dahil ederek, ileride evlendirmek üzere sözleşmeleridir. Eskiden, çok sık yapılan bu uygulamaya günümüzde, ender de olsa rastlanabilmektedir. Berdel den farklı bir uygulamadır.
Berdel; somuttur. Yetişkin erkek ve kızların “takas” edilerek evlendirilmeleri sözkonusudur.
Beşik kertmesi ise; ‘soyuttur.’ Gerçekleşmeme ihtimali, “yüksektir”.
Ölüm, doğacak çocukların hemcins olmaları, sözün havada kalmasına veya berdelle sonuçlanmamasına neden olabilir.
Berdel de; yaş farkı pek yoktur, bu yönüyle “eşitlik” vardır!!
Beşik kertmesinde; yaş farkı “korkunç derece de” olabilir!!
Berdel de; iki tarafında, ‘senin kız benim oğlanla, benim kız da senin senin oğlanla evlensin’, şeklinde bir anlaşma sözkonusudur.
Beşik kertmesinde ise; tek taraflı da olur. Burda, başlık parası istenir veya teklif edilir.
Berdel de; başlık parası yoktur.
Beşik kertmesinde; görücü usulün kuralları da çalışmaz. Tam tersi; ‘görmemeci usul’ dur. Artık ne çıkarsa bahtına!!
.Doğu toplumlarına has bu evlendirme adetlerinin, binyılları aşan bir geçmişi var. Günümüzde sınırlı olmasına rağmen; beşik kertmesi, berdel, başlık parası gibi adetlere rastlanılması sürpriz sayılmaz.
******
.Bağ evinde kalan İbram ve arkadaşları gece geçişi için buluşma yerine hareket ederler. Gelenler vardır, fakat kafile henüz tamamlanmamış ve gece karanlığına da daha epey vakit vardır. Herkes, gece bulutların aydedeyi kapatması için dua eder. İnşallah dua fazla tutmaz!! tutarsa bulutların yağmur olarak yağması hiçte isteyecekleri birşey değildir.
.Hava şartları da dahil, ortam müsait ve geçişe elverişlidir. Tel örgüye vardıklarında yine onarıldığını görürler. Veli yine keser teli, ve keserken de mırıldanır;
‐”ben sizi bıktıramayacağımı biliyorum. Çünkü siz görevinizi yapıyorsunuz.
Ama siz de beni bıktıramıyacaksınız,
benim de ekmeğimi kazanma gibi bir görevim var.
Keşke sizlerde, bizlerde ekmeğimizi kazanmak için karşı karşıya değil de yan yana olabilseydik.”
…………………..
Not:
BEŞİK KERTMESİ demişken, aşağıdaki halk türküsünü ırlamadan olmaz..
Askerde, vereme yakalanan genç, hava değişimi alarak köyüne gelir. Beşik kertmesi olan nişanlısını görmek ister, göstermezler. Daha da fenalaşır, hastaneye kaldırırlar. Pencereden görünen incir ağacına;
HASTANE ÖNÜNDE İNCİR AĞACI
Hastane önünde incir ağacı
Doktor bulamadı bana ilacı
Baş tabib geliyo zehirden acı
EKONOMİ
1 saat önceGÜNDEM
1 saat önceGENEL
1 saat önceGÜNDEM
1 saat önceGENEL
6 saat önceGENEL
6 saat önceGENEL
6 saat önce